12 Mayıs 2009 Salı

CEMAL SÜREYA


Onun şiirlerini okumak; ıhlamur ve tarçın kokusunun karışması, Ankara'nın sokaklarında soğuk bir kışa girerken içinin titremesi, İstanbul'da denize karşı çay yudumlarken yanına sigara yakmak, dar, arnavut kaldırımlı bir sokakta sonbaharın mavi ipek kış çiçekli ağaçlarının üzerinde yarattığı zorunlu hışırtının yüreğini çizmesi, küçük bir çay bahçesinde martılarla simit paylaşmak, siyah beyaz fotoğraflara bakıp bir kadına aşık olmak, bir dilim ekmeğin ve iki zeytinin başına doymak, sevgiliyle karaköyde yürürken gökyüzünün kendini ikiye bölmesi, sesine uykusuz türkçenin yer etmesi, çarşamba olmak kimi zaman cuma, afrikanın dahil, afrikanın hariç olması, önceleyin demek, utancını duvara asmak, masanın üzerine koymak kuralları, afyon garında küçük bir kızı pabuçlarını çıkarırken anımsamak, babanız öldüğünde kör olmak, keşke yalnız bunun için sevseydim seni diyebilmek gibi...CEMAL SÜREYYA gibi...arkadaşıyla ismini değiştirmek üzere girdiği bir iddiada soyadındaki iki 'y' den birini kaybetmesi gibi...CEMAL SÜREYA gibi...


AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

CEMAL SÜREYA

1 yorum:

  1. tabi çok yeri var süreya'nın tarihimizin derinliklerinde ama hala ilk bu geliyor benim aklıma, o güzelim tarihten..

    BİLİYORUM SANA GİDEN..

    Biliyorum sana giden yollar kapalı
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

    Ne kadar yakından ve arada uçurum;
    İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

    Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

    Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli

    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

    Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
    Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

    İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

    CEMAL SÜREYA

    YanıtlaSil