23 Mayıs 2009 Cumartesi

Sonrasını Biliriz

Bu çaresizliği tanıyorum ben. Bu düpedüz bir çocuk çaresizliği. Ne mutlu ki bir çocuk hala.. kimseyi derinlemesine incitmedi, yan gözle bakacak fırsatı bile olmadı daha dünyaya ve halen gözyaşlarını engellemeye çalışmıyor.

Bu çaresizlik ki olağanüstü bir durumla karşı karşıyayken, şaşkın ama farkında değilken yaşadığı saçmalığın, halen daha saygıda kusur ettirmez hocalarına.. en isyan etmen gereken anda bile susturur bu çaresizlik.. -sen de böyle düştün di mi bu dünyaya küçük velet.. doğuştan pısırgan..- evet bilirim bu çocuk çaresizliğini.. Hocaları onu yarım yamalak savunurken anlayabildi belki biraz yaşadığının ciddiyetini ama gördü ki üniformadan korkulacak illa ki, bunu da bir kez daha pekiştirdi. Gözü morardı, içlendi, hırslandı, utandı.

Ben de utandım çok.


Ben bu çocuğu da tanıyorum.. Bu çocuk 2000lerin başlarındaki suç oranları istatistiklerini oluşturacak çocuk tarihte. Bu çocuk o uzm çavuşun oğluna pandik atacak, kızına tecavüz edecek çocuk. Koca olursa birgün karısına aynı yumruğu indirecek olan yetişkin olacak. Öğretmen olursa uzm çavuşun torununu yumruklayacak olanından derste. Doktor olursa şayet, emekli ordu mensubu sıradayken kahve molası verecek olanından. Hani bu, çavuşun torununun çocuğunun babamlar da ne çekmişler doğularda diyeceği çocuk..


Bu nefreti tanıyorum. Bu nefret “senin tenin kara bana bulaşma” nefreti.. Hiç basit değil bu nefret. Çocukların futbol oynarken birbirlerine tekme atmaları nefretinden de değil.

Umarım bu gözünden yaşlar damlayan çocuk başka zaman ve mekanlarda başka birisine akıttırmayacak o gözyaşlarını.. hesabını böyle sormayacak umarım.

Sonrası, “sonrasını biliriz..” semu


Sonrasını Biliriz

Siz geçip gidersiniz;
Açık yaralar gibi
Kalır kıyılarımızda
Ayak iziniz.

Biz bir darlığı
Tam düze çıkardık...
Derken kapılarda siz.

Bir uzak yakınlığı
Eğreti ve güvensiz,
Kuşanıp gelirsiniz.

Sunmak elde avuçta
Ne varsa,
Bari işe yarasa;
Sonrasını biz biliriz.


Şükrü Erbaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder